2 Ocak 2010 Cumartesi

genç bir işadamına

afşın'ın okuduğu bir kitap var, "genç bir işadamına" diye. afşın onu okurken ben de aylardır çantamda süründürdüğüm bir polisiye romanı bitirmeye çalışıyordum. kitapta ilgisini çeken yerleri arada bana da okuyordu. başlığından çok klişe bir kitap olduğunu düşündürtmüştü bana "genç bir işadamına". nasıl zengin olunur temalı bir kitap sanmıştım. internette yaptığım küçük bir araştırmadan sonra anladım ki meğerse çok cahilmişim, kitap çoktan bir grup insan arasında kült olmuş. adından da anlaşılacağı gibi yolun başındaki genç işadamına öğütler veriyor kitap. kimlerle iş yapılır, sosyete arasında nasıl davranılır, nerede ev tutmak etkileyici olur, kimlerle hangi konulardan konuşulur gibi birbirinden farklı onlarca konuda öğütler. afşın'ın arada bana okuduklarından çıkardığım kadarıyla "başarı"yı her şeyin önüne koyuyor bu kitap; hatta kitabın düşünsel akrabalarından biri olabilecek, bencilliği yücelten objektivist felsefedeki biricik "ben"in bile önüne koyuyor.
geçen gün mutluluk üzerine bir yazı yazmıştım. şimdikini yazmamın sebebi ise mutluluğa atfedilen önemin eleştirisine yer vermek. kitabın yazarı emre yılmaz'a katıldığımdan değil, sadece farklı bir bakış açısından da bahsetmek için.
kitapta yazar birçok konuda olduğu gibi mutluluk üzerine de düşüncelerini yazmış. ilgimi çektiği için o bölümü okudum. düşünceleri özetle şöyle: yazar, mutlu olmak için verilen çabaları zaman kaybı olarak görüyor. kendimizi mutlu etmek için zamanımızı ve enerjimizi harcarken, mutluluktan daha değerli olanı, "başarı"yı ıskalarız ve hayatımızın sonunda kendimizi mutsuz ve başarısız bir "hiç" olarak buluruz. çünkü kalıcı olan mutluluk gibi uçucu ve anlık duygular değil; başarı, saygınlık, para gibi sürdürülebilir ve kalıcı olanlardır. mutluluğu yakalasak bile elimizden kayıp gidecektir, kazanılan başarılar ve para ise geleceğimizin garantisidir. bu yüzden mutluluk gibi garantisi olmayan birşeyin peşinden koşmak salaklıktır.
bu kitap şu aralar okuma listemde birinci sırada. belki bazı düşüncelerimin antitezi olduğundandır, bilmiyorum.
bu yazıyla yazarlık kariyerimde (!) bir ilki başardım ve tamamını okumadığım bir kitap hakkında yazdım. artık köşe yazarı olmaya hazırım.

böyleyken böyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder