31 Temmuz 2010 Cumartesi

derin nefes al, aziz istanbul!

uyku, deniz, kitap, birbirine çelme takan huzursuz düşünceler, ama en çok da uykuyla geçen tatilimin ardından tıngır mıngır evime dönerken, istanbul (çok afedersiniz) ahır gibi kokan otobüsleri, pişkin şoförleri, sıcağı, trafiği ve gürültüsüyle bana pek hoş bir karşılama töreni hazırlamış. bilmemne turizmin esenler-beşiktaş servisini ele alalım mesela. servis tıka basa dolmasına ve kalkış saati gelmiş de geçmiş olmasına rağmen yolcular kızgın güneşin altında 15 dk bekletilir. servis nihayet kalktıktan sonra anlaşılır ki otobüsün ne havalandırması ne de kliması çalışmaktadır. yolcular hafiften isyana başlayınca önce uzun bir oooff çeken şoförün tavsiyesi şudur: sıcakladıysanız derin nefes alın! ey istanbula tepeden bakanlar, onu gözü kapalı dinleyenler! tepeden baksaydım, bi de üstüne gözlerim kapalı olsaydı bugün belki ben de istanbul'u sevebilirdim. ama yok, bugün günümde değilim.

yazının başında karamsar bir tablo çizmiş olsam da her şey yerli yerinde sayılır aslında. apartmanın kapısını yine açık bırakmışlar (bu durumdan en çok ben ve 3. katta oturan teyze muzdarip, açık bırakanları yakalarsak feci döveceğiz). güzel şeyler de var tabii. afşın hastası olduğum sıkma portakal sularından tam 4 şişe almış mesela. üstüne bi de eylülde italyaya gidelim diyor. olur mu olur!

tembel blog yazarınız sukedisi

3 yorum:

  1. yaklaşık 15 dakikada tüm postlarını okudum. düzenli takip edilmese de oluyormuş demek :)

    YanıtlaSil
  2. olmaz. arada sildiğim postlar oluyor; düzenli takip etmezsen onları kaçırırsın. (çok öenmli biliyorsun)

    YanıtlaSil
  3. siliyorsan okunmaya değer bulmuyorsun demektir. o sebepten onları okumasam da olur bence.

    YanıtlaSil